Toprak Sağlığı ve Rejenerasyon Süreci

Geçen hafta toprak sağlığı konusuna ucundan değinmiştik. Bu hafta konuyu biraz daha açıp, biraz da çözümleri üzerine konuşalım istiyorum. Şahsen günümüzde tarımın içine düştüğü en büyük sorunun bu olduğuna inanıyorum. Ancak her nedense, tarımla ilgili problemler listelendiğinde bu konu çoğunlukla göz ardı edilmektedir.

Daha önce de belirttiğim üzere; organik tarım, sağlıklı toprakta yapılır. Eğer toprağınız besin maddeleri ve bioçeşitlilik bakımından belli standartlara sahip değilse, sürdürülebilir bir tarım modeli uygulamak mümkün olmayacaktır. Sağlıklı bir toprak öncelikle yüksek su tutma kapasitesine sahip olmalıdır. Çünkü hepimizin bildiği üzere canlılığın temel kaynağı sudur. Toprağın su tutma kapasitesi azaldıkça bio çeşitlilik azalacak, bio çeşitlilik azaldıkça da topraktaki mikro ve makro besin maddeleri yok olmaya başlayacaktır. Bu vaziyetteki topraklarda sadece dışarıdan verilecek girdilerle tarım yapmak mümkündür. Yani tam da gübre ve ilaç üreticisi firmaların istediği bir düzenden bahsediyoruz.

Maalesef bu döngüye bir kere girildikten sonra çıkması son derece zordur. Çünkü kullanılan bu sentetik girdiler toprağın tuz oranını her geçen yıl daha da arttırırken, bioçeşitlilik de gün geçtikçe azalır. Bütün bu yanlış uygulamalara ek olarak bir de pulluk kullanımı gibi vahşi toprak işleme yöntemlerini eklediğimizde iş iyice geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru ilerler. Yoğun pulluk kullanımına bağlı olarak oluşan pulluk tabanı, bitkilerin kök boylarını kısıtlarken, aynı zamanda tarımsal sulama ve yağışların getirdiği suların toprak tarafından derinlere emilmesini engeller ve toprakta zaten az miktarda olan besinleri de alarak arazinin eğimi yönünde tarladan uzaklaşmasına neden olur. Ayrıca bu yöntem topraktaki anaerobik ve aerobik yaşam formlarının yerlerini değiştirmek suretiyle toplu bir ölüme yol açar.

İşte bu şartlar altında tarım yapan çiftçilerin ağzından çıkan ilk cümle de bu nedenle “gübresiz, ilaçsız olmuyor” şeklindedir. O zaman ne yapmamız lazım? Nerden başlamak gerekir? Her geçen yıl daha da kötüleşen bu sorun nasıl çözülür? Malesef bu sorulara verilecek cevaplar çiftçiyi hiç de mutlu edecek cinsten değil. Mucize bir çözüm yok elimizde. Toprağın tekrar canlandırılması -aynı öldürürken olduğu gibi- on yıllarca sürecek bir eylem planını gerektirir.

Acil olarak yapılması gereken ilk şey; sentetik gübre kullanımı yerine, organik gübre kullanımına geçilmesi olacaktır. Bunun için de devletin bu konudaki tarım politikasının değişmesi ve sentetik gübreye verilen desteklerin, organik gübrelere yönlendirilmesi elzemdir. Bir sonraki önemli hamle ise yararlı bakteri kullanımı ile topraktaki bioçeşitliliğin arttırılması olacaktır. Toprak işleme yöntemlerinde yapılacak değişiklikler de aynı derecede önemlidir. Monokültür uygulaması, sentetik pestisit kullanımı, vahşi sulama ve daha saymakla bitmeyecek bir çok hatalı yöntem de süreç içerisinde düzeltilmelidir. Bu saydıklarıma ek olarak diğer rejenerasyon yöntemleri de çiftçiye öğretilmeli ve uygulamaları için devlet desteği planlanmalıdır. Eğer bu eylemler hayata geçirilecek olursa 5-10 yıl gibi süreler içerisinde toprakta gözle görülür bir iyileşme görmeye başlayabiliriz.

Sanırım en önemlisi de toprağımızı, sonraki nesillere bırakacağımız bir miras olarak görmeye başlamak olacaktır. Belki o zaman sektörün paydaşları olarak sorumluluklarımızın bilincine daha iyi vakıf olabilir ve bu bağlamda hareket etmeye başlarız.

RELATED ARTICLES