Organik Tarımda Polikültür vs. Monokültür: Sürdürülebilirlik ve Çiftçi Geliri Açısından Karşılaştırma

Daha önceki yazılarımda bu konuya kısaca değinmiştik. Bugün konuyu biraz daha derinlemesine ele alalım. Organik tarım, kimyasal gübre ve pestisit kullanımını yasakladığı için toprağın doğal dengesini korumak büyük önem taşır. Bu bağlamda, monokültürün toprak yoksullaşması gibi olumsuz etkileri organik çiftçiler için çok daha kritik hale gelir. Polikültür ise organik tarımın temel prensiplerinden biri olarak öne çıkar.

Öncelikle bilmeyenler için bu iki tarım yönteminin ne anlama geldiğini açıklayarak başlayalım. Monokültür, adından da anlaşılacağı üzere, tek bir ürün çeşidinin aynı alanda yetiştirilmesidir. Bu yaklaşım, endüstriyel tarımın temel taşıdır ve küresel gıda sisteminin %80’inden fazlasını oluşturur. Polikültür ise aynı alanda birden fazla ürün çeşidinin bir arada yetiştirilmesi anlamına gelmektedir. Geleneksel tarım toplumlarının binlerce yıldır uyguladığı, doğayla uyumlu bir yöntemdir.

Monokültür uygulamaları, finansal açıdan çiftçilere önemli avantajlar sağlayabilir. Tek bir ürüne odaklanan çiftçi, üretimden satışa kadar olan süreçte uzmanlaşır ve her detaya hâkim olur. Devlet teşvikleri, tohum firmalarının paket programları ve büyük alıcıların (işleme tesisleri, ihracatçılar) tek tip ürün talebi de bu tercihi pekiştirir. Bu sayede ürünler genellikle toptan olarak hal veya benzeri yerlerde satılır; böylece çiftçi zamanının çoğunu üretime ayırabilir. Öte yandan, polikültür yöntemini benimseyen çiftçiler genellikle ürünlerini perakende yollarla pazarlamak zorunda kalır ve bu ciddi bir zaman ve emek gerektirir. Ayrıca birden fazla ürünü bir arada yönetmek, daha fazla tecrübe, detaylı planlama ve çeşitli tarımsal ekipman anlamına gelmektedir.

Bu bakış açısıyla, tarım sektöründeki üreticilerin monokültürü neden tercih ettiğini anlamak çok da zor olmasa gerek. Ancak monokültürün yol açtığı sorunları da göz ardı etmemeliyiz. Toprakta yıllarca aynı bitki türünün yetiştirilmesi, o bitkinin ihtiyaç duyduğu mikro ve makro besin maddelerini tüketir; bu da toprağın verimliliğini azaltır ve her geçen sezon verim düşüşüne yol açar. Yapılan araştırmalar (örneğin, Rodale Enstitüsü’nün 40 yıllık karşılaştırmalı çalışmaları), monokültürde organik madde kaybının %60’a, polikültüre dayalı rotasyonlarda ise toprağın karbon stokunun %20-30 arttığını göstermektedir. Verim kaybı, bitkinin dış etkenlere karşı direncini zayıflatarak hastalık ve zararlıların artmasına zemin hazırlar. Örneğin, mısır monokültüründe kök kurtları 3-4 yılda popülasyonu 10 kat artırırken, mısır-fasulye-kabak üçlüsünde (Milpa sistemi) zararlı baskısı doğal olarak dengelenir. Monokültür uygulamalarında ise zararlılar her sezon aynı besin kaynağıyla karşılaştığı içinpopülasyonları artar ve etkileri her geçen yıl daha da yıkıcı hale gelir. Sonuçta çiftçinin girdi maliyetleri artarken geliri ciddi oranda azalır. Oysa polikültürde rotasyon ve eşlikçi bitki dikimleri sayesinde toprak korunur, zararlılarla doğal mücadele sağlanır.

Monokültür, biyoçeşitliliği azaltarak arı, kuş ve faydalı böcek popülasyonlarını tehdit eder. Oysa polikültür alanları, doğal yaşam için adeta bir sığınak görevi görür. Yapılan bir çalışma, polikültür tarlalarında böcek tür çeşitliliğinin monokültüre göre 3-5 kat fazla olduğunu ortaya koymuştur.

Ayrıca tek bir ürüne bağımlı kalmak, finansal riskleri de beraberinde getirir. Mevsimsel olaylar veya piyasa dalgalanmaları çiftçiyi ağır zararlara uğratabilir. 2023’te ayçiçeği fiyatlarının %70 düşmesi, monokültür yapan binlerce çiftçiyi iflasa sürüklerken, polikültür uygulayanlar nohut, mercimek veya sebze gelirleriyle denge kurabildi. Polikültürde ise –deyim yerindeyse– yumurtalar aynı sepete konulmaz; bu sayede riskler dağılır ve çiftçi kendini korur.

Tüm bu artı ve eksiler değerlendirildiğinde, polikültürün uzun vadede daha güvenli ve sürdürülebilir bir yöntem olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Monokültür kısa vadede kolaylık, uzun vadede ise hem toprak hem de çiftçi için bir tuzak sunar. Polikültür ise daha fazla emek ister, ama toprağı korur, riski azaltır ve organik tarımın ruhuna uygundur. Geleceğin tarımı, çeşitlilikte gizlidir.

Monokültür ise kısa vadeli kolaylıkları ve getirileri nedeniyle ne yazık ki hâlen popülerliğini korumaktadır.

RELATED ARTICLES